Bizim Selim


Devir Osmanlı’da Yavuz Sultan Selim devridir.

Bir Yaşlı fakir yokluğa düşmüş, yatmadan önce ellerini açmış Kimsesizler Kimsesine:
“-Ya Rabbi, gece örtünce bir yorğan gibi gündüzünü, artık sana yöneldim.
-  Bana verdiğin derdin dermanını sende aramaya geldim.
- Uğruna 18.000 alemi yarattığın ümmetinin müridiyim, dostlarının, sadatlarının müntesibiyim.
- Onların hatırına senden derdime derman diliyorum.
- Biliyorsun, ben fakir bir kimseyim. Çalıştım, elimden geleni yaptım.Ama borçlarımı ödemeye malik olamadım.
- Bu nedenle elimden gelmeyenlerle sana sığınırım. N’olur, beni; hanımıma, çocuklarıma, dostlarıma mahcup etme.
- Borçlarımı ödemem için bana bir yol göster. Niyetim senden ve sevdiklerinden tarafa olmaktır.
- Niyetim sa’datıkiramının niyeti olsun, herkes uyurken kalkıp sana yöneldim.
- Ya Rabbi ben üzerime düşeni yaptım. Derdimi bildirdim. Şimdi gidip derdimin dermanı için dinleneceğim.”
Fahri alem efendimiz, rüyasında derdine derman dileyen bu fakir kişinin yanına geldi.Ona bir şeyler söyledi ve git dedi.
Bir müddet sonra sabah oldu.Bu fakir kimse hanımına:
“-Ben padişahımızın yanına gidiyorum. Beni merak etme dedi.
Yolda giderken şöyle şükrediyordu: “- Çok şükür derdimi, derman verecek olana söyledim.
- Gidip derdimi başka başka kişilere şikayet etmedim.
- Eğer böyle yapsaydım, merhametliyi merhametsize şikayet etmiş olurdum.”

Bir müddet sonra sarayın kapısına dayandı. İçinden:
“-Ya rabbi, biliyorum, sen kulunu korursun. İzin ver Yavuz’unun bu fakire faydası dokunsun.”
Muhafız Yeniçeri ihtiyar adamı durdurup:
“- Dur bakalım ne istiyorsun.” dedi.
“Padişahımızla görüşmek istiyorum.” Diye cevap verdi fakir.
“-Olmaz kardeşim, bu işin bir edebi, bir erkanı var,
Senin karşında Cihan Sultanı Yavuz Sultan Selim Han var” diye karşılık verdi.
Fakir durakladı:“ -Edebi erkânıöğrendim büyüklerimden,
- Haberin var mı Yavuz’uma söyleyeceklerimden.
- Bunca yolu keyfimden gelmedim ben.
- Aç kapıları gireyim, Yavuz’umu sevindireyim.”

Yavuz Sultan Selim Han’ın has adamı Hasan Can, bizim fakiri alıp padişahın huzuruna çıkarır.
Padişah: “-Buyrun sizi dinliyorum, bizi görmeyi murat etmişsiniz.”
Fakir: “-Sultanım bana bir kese altın verecekmişsiniz.”
“-Peki sana bir kese altın vermek için bana bir sebep söylecek misiniz?”
“- Müsaadenizle anlatayım: ben dün gece rüyamda fahr-i alem efendimizi (s.a.s) gördüm.
- Dediler ki, Bizim Selim’e söyle sana bir kese altın versin.
- Sebebini sorarsa eğer her gece okuyup bana hediye ettiği salavat-ı şerifi dün gece unuttuğunu söylersin. Bunun telafisi için sana bir kese altın versin.”
Bunu duyan Yavuz bir an heyecana kapılmış, gözleri açılmıştır. Fakir’in dediği doğrudur.
Her gece başını yastığa koymadan Peygamber Efendimiz’e salavat-ı Şerif hediye etmeyi kendine adet edinmiştir. Bir önceki gece hükümet meselelerine bir nebze fazla ehemmiyet verdiğinden o gece unutmuştur. Fakir’e dönerek:

“-Buyur bu bir kese altını.”
Fakir sevinciyle “Allah razı olsun sultanım” demiştir.
Yavuz heyecanla: “Bir daha söyler misin? Ne dedi demiştin?”
“-Bizim Selim’e söyle sana bir kese altın versin.”
Sultan Selim: “Bizim Selim mi dedi, emin misin?” Diye tekrarlattı.
“- Evet sultanım, eminim” diye cevap verdi fakir.
Art arda heyecanla sordu,
O cevap verdi, Selim bir kese altın.
“-Bizim Selim dedi, öyle mi?” Diye teyit ettirdi heyecanla.
“-Hasan can duydun mu?” diye çocuklar gibi,”Fahr-i alem efendimiz benim için Bizim Selim demiş” dedi gülümseyerek.

Hasan Can: “Duydum Sultan’ım, çok bahtiyar oldum. Öyle ki söyleyen de çok bahtiyar oldu.”
Padişahın kendinden geçerek kese altınları verdiğini görünce Fakir’e dönerek
“-Sonra yine gelirsiniz, olur mu?” dedi. Olur dedi Fakir.

Ben müsaadenizi istiyorum dedi, Müsaade Allahtan size selamet diliyorum diye cevap verdi.
Hasan Can’a döndü, “Sen o kulumu göndermeseydin bütün malımı verecektim” dedi Selim.

 

Köktürk (Alıntıdır)